Your browser version is outdated. We recommend that you update your browser to the latest version.


  Duyurular 

Web sitesi geliştirme aşamasındadır

 


+90 542 347 77 25

Telegram İletişim Hattı


Gündem

➤ Uluslararası Denetim ve Araştırma Hizmetleri

➤ MEB Eğitimleri (YENİ)

İZU - Medeniyet Tasavvuru Okulu

 İstanbul İşletme Enstitüsü Eğitimleri (YENİ)

Kütahya Dumlupınar Üniversitesi Eğitimleri

➤ www.birazdinle.com


Ödüller

 Gençlik ve Spor Bk. Teşekkür B. 2013

KAVED Üstün Başarı Plaketi 2014

 SAÜ Siyasal Bil. F. Mez. Plaket 2015

 Sakarya Üniversitesi Rektörlük Teşekkür B. 2015

Türk Kızılayı Bronz Madalya & Beratı 2016

Çevre Koruma Platformu Teşekkür Belgesi 2017

Atatürk Üniversitesi Onur Belgesi 2018

Anadolu Üniversitesi Kalite Elçisi Teşekkür B. 2019

Anadolu Üniversitesi Yüksek Onur Belgesi 2020


Diğer Menüler









 


Hızlı Erişim


Döviz Fiyatları

ip adresi

Siyasal Bilgiler Fakültesi /  Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi

Mücahit YAVUZ  /  Siyaset Bilimci ve Kamu Yöneticisi / Sakarya Üniversitesi

Siyaset Bilimi

Siyasi kurum, kuruluş ve kuruluşlarının çalışma işleyişlerini inceleyen ve irdeleyen bilim dalıdır.

Kamu Yönetimi

Devletin yönetim faaliyeti ve yönetimi konusunda bir düzenleme düzenlenmesiyle uğraşmakta, bilim idaresi, amme idaresi.

Siyaset ve yönetimsel konuların bilimsel araştırmayla ilgilenirler. Siyaset Bilimi disiplini siyasal sistemde kaynakların ve değerlerin dağıtım sürecilerini inceler. Disiplinin incelediği konular bir yandan güç, otorit, meşruiyet, sosyal sınıf, sosyal cinsiyet, etnik yapı ve siyasal alan gibi alanlarda kapsarken, öte yandan devlet, şehir, siyasal gruplar, baskı grupları ve uluslararası örgütler gibi kurumları olduğu. Disiplin aynı zamanda siyasal adalet, ideolojiler ile özgürlük, demokrasi, ahlaki değerler ve eşitlik gibi siyasal fikirleri inceler. 

Kamu yönetimi disiplini inşası. Disiplin odaklı devletlerin yürütme gücü, bu konuda kesinti ve yerel yönetimler yerel kamu örgütleri ile kamu politikalarının örgütlenmesi, yönetimi ve çevre ile ilgilenir. Disiplin, program yönetimiini (planlama, karar verme, örgütlenmesi, yönetme, uygulama ve değerlendirme) ve kaynak yönetimiini (insan kaynakları yönetimi ve yönetimi) içerir.

Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi disiplinleri insan topluluklarının kamusal alanlarının odaklanmaları yönüyle ortak bir yöne vardırler. Edemezler. Siyaset çevreleri gözardı. Aynı şekilde, kamu politikaları da kamu yöneticilerince uygulayıcılar için politikacılar da kamu yöneticileri edemezler.

Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetiminin Önemi

Siyaset bilimi ve kamu yönetimi yerel ve uluslararası düzeylerde mevcutken siyasal, sosyal ve ekonomik değişimler anlamamıza yardımcı olan bir disiplindir. Bu disiplin, günlük yaşamda gösterilenğımız bir problemin iç yüzünü anlamamıza ve ufkumuzu genişletmemize yarayan yeni bakış açısını kazanmamıza olanak sağlar. Günümüzde Türkiye'de ve ülkemizde dönüşümleri daha iyi yapabiliryan bilinçli, akılcı ve etkili yurttaşlar olmamız ve daha fazla üretken müşterilerimiz hazır gelmemiz için. Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi disiplini, bize herhangi bir kamu alanında profesyonel olmamız için gerekecek bilgi ve bize kazandırır. Bu alan teori ve pratiği birleştirilerek, siyaset ve yönetim çalışmasının hem ödüllendirici hem de heyecan vericidir. 

Siyaset Nedir?

  • Siyasetin tek odağı insandır…
  • Siyaset insan iradesini zorunlu olarak etkin kılar.
  • Siyaset yaşamımızın her alanında etkin rol oynar.

KAVRAM:

Bir şeye veya bir şeylere dair, genel olarak bir veya birden fazla sözcükle ifade ettiğimiz genel bir fikre işaret eder. Bir kavram basit olarak bir şeyin adı değildir, çok daha fazlasını ifade eder. Örneğin; bir kediden, (belirli ve tek bir kediden) bahsetmekle, kedi kavramına veya kedi fikrine sahip olmak arasında fark vardır. Kedi kavramı bir “şey”e değil, bir fikre işaret eder ve kedi türüne dair bütün özellikleri bünyesinde barındırır: “küçük”, “evcil” “fareleri yakalar” gibi. Eşitlik kavramı da iki kardeş arasında “eşit olarak” bölüşülen bir mirastan bahsederken kullandığımız anlamdan farklı olarak bir ilkeye veya ideale işaret eder.

Kavramların Değeri Nereden gelir?

Kavramlar düşünürken, eleştirirken, iddia ederken, açıklarken ve analiz yaparken kullandığımız araçlardır. Dünyayı kavramlar vasıtasıyla anlarız. Basit bir örnek verecek olursak, bir kediye kedi olarak davranabilmek için, öncelikle bir kedi kavramına ihtiyaç vardır. Kavramlar bize, nesnelerin benzer biçim ve özelliklerini fark ederek sınıflandırma yapma imkanı verir. Dolayısıyla kavramlar “geneldir” ve kapsayıcılıkları oldukça geniştir. Ancak, bizim anlamaya çalıştığımız “siyasi gerçeklik”in tabiatı oldukça değişken ve karmaşıktır.

Kavramlar siyasi gerçekliği anlamamızda vazgeçilmez araçlar olsa da, kimi zaman gerçeklik ile kavramlar arasında ciddi farklılıklar söz konusu olabilir; “demokrasi”, “insan hakları”, siyaset gibi.

Siyaset kavramı da dönemsel ve konjonktürel olarak farklı zamanlarda farklı anlamlarla tanımlanmıştır. Kavramın bu şekilde elastik bir yapıya sahip olması bu kavramı  zorunlu olarak üzerinde muhalif tanımların olduğu kavram (essentially contested concept) denen olgu içerisinde değerlendirmemiz gerekmektedir.

SİYASET KAVRAMI

Siyaset Arapça bir kelime olup, köken itibariyle “at eğitimi” anlamına gelmektedir.  Aynı şekilde at bakıcısı anlamına gelen “seyis” kavramı da aynı kökten gelmektedir.

Siyaset kavramı üzerine muhalif birçok farklı anlamı (Essentially Contested Concept) içerse de siyasetin ortak bir tanımı yapılabilir. Siyaseti iktidar ilişkileri olarak en basit haliyle ele aldığımızda genelde şu denklemle karşılaşırız?

İktidardan; Kim, Ne zaman, Nerede  ve Ne kadar pay almaktadır?

Dolayısıyla, siyaset iktidar ilişkilerini yukarıdaki denklem üzerinden şekillendiren bir işleve sahiptir.

Siyaset Kavramının Farklı Kullanımları

Devlet faaliyeti olarak Siyaset: Siyaset Bilimi başlangıçta sadece devleti incelemeye odaklanmıştır. Dolayısıyla İktidar devletin elinde olduğundan yukarıdaki denklemi şekillendiren de tabiatıyla iktidarın (otoritenin kullanımı sadece devlete aittir)

Siyaseti devletin dar alanının dışına çıkardığımızda ise siyaset karşımıza bir kamusal faaliyet olarak çıkar. Dolayısıyla siyasetin bu şekilde algılanması her kamusal faaliyetin siyasi faaliyet olduğu sonucunu doğurur.

Siyaset ve Politika Sözcükleri Arasındaki Temel Fark

Siyaset ve Politika Sözcüklerini eş anlamlı sözcükler olarak kullanmamıza rağmen her iki kavram farklı tarih ve kültürden türemiştir.

Politika (politics), Eski Yunanda şehir anlamına gelen “polis” kelimesinden türemiştir. Polis, basit bir şehir değildir; her şeyin başı ve sonu olan şehir devletini, insanların vatandaşı olmaktan gurur duydukları bir siyasi topluluğu ifade eder. Öyle ki her polisin ayrı bir tanrısı vardır. O şehrin vatandaşı olmak o tanrıya inanmak demektir. Kısaca polis aynı zamanda kişinin dinidir. Böyle bir toplulukta, bütün vatandaşların şehrin ortak işleriyle ilgilenmeleri hem bir hak, hem de bir vazife olarak kabul edilmektedir. Öyleyse kelime kökeni olarak politika, “şehir devleti ile ilgili işler” anlamına gelmektedir.

Siyaset ise, Arapça bir kelime olup, köken itibariyle “at eğitimi” anlamına gelmektedir.  Aynı şekilde at bakıcısı anlamına gelen “seyis” kavramı da aynı kökten gelmektedir. Eski Mısır’ın taş kabartmalarında, tanrı-kral olan firavunların, bir ellerinde dizginlerle tasvir edildikleri görülmektedir. Türk-İslam geleneğinde ise siyaset kelimesi, devlet yönetme sanatının yanında, devlete karşı işlenen suçlara verilen veya kamu düzenini sağlamak için uygulanan cezaları da ifade etmektedir.
Mesela; Osmalı’ da bu gerekçelerle verilen ölüm cezaları için “Siyaseten Katl”  denmektedir.

BAZI DÜŞÜNÜRLERDE SİYASET ANLAYIŞI

PLATON (MÖ 428-348)

Hocası Sokrates ve Öğrencisi Aristoteles ile Batı Kültürünün felsefi temellerini atan Yunan Filozof’u Platon aristokrat bir aileden gelmektedir. Aristokrat bir aileye mensup olması Platon’un felsefesi üzerinde derin etkiler bırakmıştır. İdealar felsefesi ile tanınan platon oluşturmuş olduğu idealar evreni ve nesneler evreni dichotomisi (İkilik-karşılıklık) siyaset’i ideal olana yaklaştırma çabası gütmüştür.

Platon’a göre yeryüzündeki tüm devletler ideal olandan uzaklaşmış dolayısıyla yozlaşmıştır.

Siyasetin görevi ideal düzene yakın bir düzen kurmaktır. Bu ideal düzen ise kral-filozofların yönetimde olduğu devlet düzenidir.  Dolayısıyla Platon’a göre devleti iyi eğitilmiş filozof-krallar yönetmelidir. Siyaset’in görevi de bu ideal düzene ulaşmaktır. Polis içinde ideal düzeni sağlayacak olan bilge-krallar hem yasa koyucu hem de yasayı uygulayanlardır. Toplum Platon’a göre 3 gruptan oluşur;
  • Yönetenler (filozof-krallar) (Altın Ruhlu)
  • Koruyucular (Askerler)        (Gümüş Ruhlu)
  • Yönetilenler (Halk-Reaya)   (Demir Ruhlu)
Platon’un en önemli eseri ‘Devlet’tir.

Platon, Devlet isimli kitabında toplumu, tarım ve ziraatle uğraşanlar, koruyucular/askerler ve yöneticiler olmak üzere 3’e ayırır. Hem fiziksel, hem de zihinsel olarak eğitilmiş, hakikatin peşinden gitmeyi amaç edinmiş, erdemli kişilerin başarabileceği devlet yönetimine ancak filozof kralların; yani hem düşünmeyi, hem de adilce hükmetmeyi bilenlerin layık olduğunu ileri sürer. Platon bu fikre atfen; “Toplumlar, filozofların, kral, ya da kralların filozof olduğu güne kadar, rahat huzur yüzü görmeyeceklerdir demiştir.

Aristo (MÖ: 384-322) 

Batı düşüncesini en derinden etkileyen düşünür olan Aristo’nun siyaset anlayışı onun “insan siyasi bir hayvandır” (zoonpolitikon) sözünde saklıdır. Aristo bu sözüyle siyasetin insan doğasının bir parçası olduğunu ve insanın siyasetle uğraşmasının bir ahlak ve ödev anlayışı olduğunu dile getirmektedir. Polis içinde yaşayan her yurttaş siyasetle ilgilenmek zorundadır. 

Dolayısıyla Aristo, Siyaseti (Politika’yı) en yüce ve en anlamlı beşeri faaliyet ve insan mutluluğunu gerçekleştirme sanatı olarak tanımlamaktadır.

 Aristoteles’e göre asıl anlamda varolan ideal olan değil, tek tek varolanlardır. Dolayısıyla Aristoteles’in siyaset felsefesi de onun temel felsefi düşüncelerine dayanır. Aristoteles siyaset felsefesini Politika adlı yapıtında sunar. Platon gibi ideal biçimlerin asıl anlamda varolanlar olduğunu düşünmediğinden ideal bir devlet resmi çizmez. Bunun yerine tek tek varolanlara öncelik veren temel düşüncesinden hareketle varolan devlet (polis) ve yönetim biçimlerini eleştirir.

Aristoteles’in toplum ve devlet anlayışı da onun insan anlayışına bağlıdır. Aristoteles’e göre insan her şeyden önce bir “zoon politikon”dur, toplumsal bir varlıktır. Bu insanın olanaklarını ancak bir toplum ve devlette gerçekleştirebileceği anlamına gelir. Bu yüzden de insanın kendi olanaklarını gerçekleştirebilmesi açısından toplumsal düzenin ve devletin varlığı zorunludur.

Devletin varlık nedeni de erdemli yurttaşlar yetiştirmek, insanları erdem bakımından geliştirmektir. Yönetim biçimlerinin doğru ya da yanlış yönetimler olduğunu gösteren de göz önünde tuttukları amaçlarıdır. Devleti insanları erdemli kılmak amacına uygun yöneten yönetim biçimleri doğrudur.
Aristoteles “Kendi gözlemlerimiz, bize, her devletin iyi bir amaçla kurulmuş bir topluluk olduğunu söyler” der (Aristoteles 2004, s. 7). Aristoteles’e göre devlet siyasal bir birlikteliktir, siyasal bir bütündür. Bütün birliktelikler bir iyiyi amaç edindiği için her siyasal birliktelik ortak bir iyiyi amaç edinir ve bu ortak iyi de devlettir. Aristoteles’e göre devlet en yüksek iyidir çünkü devlet herkesin iyi yaşaması ya da ortak mutluluğu için vardır. İnsan doğası gereği hep bir iyiye yöneldiğinden, siyasal düzen olarak devletin ortaya çıkışı da doğal bir zorunluluk olmaktadır.
 
Devletin nedeni insanın doğasına, insanın toplumsal bir varlık olmasına bağlıdır. İnsan doğası gereği toplumsal bir varlık olduğundan, Aristoteles “Devletin doğası gereği varolan şeyler sınıfına girdiğini” söyler. İnsanın doğası gereği toplumsal varlık olması, insanın doğası gereği bir birlikteliğe yönelmesi anlamına gelir. Aristoteles’e göre insanı diğer hayvanlardan ayıran yönü akıl sahibi olmasıdır. Akıl sahibi olan insan konuşan bir varlıktır. İnsanın bu doğası onu bir arada yaşamaya yöneltir. İnsan bütün olanaklarını bir arada yaşarken gerçekleştirebilir. Bu yüzden insanın bir arada yaşaması sonucu toplum oluşmuş, köyler ve şehir-devletler ortaya çıkmıştır. Aristoteles’e göre iki kişinin üreme amacıyla bir araya gelmesiyle aile oluşur. Ailelerin bir araya gelmesiyle köyler oluşur. Köylerin bir araya gelmesiyle de şehir-devletleri ortaya çıkar.
 
Devleti incelemek için önce onu oluşturan yurttaşları ele almak gereklidir. Çünkü “Devlet yurttaşların toplamıdır” (Aristoteles 2004, s. 70). Aristoteles tarafından devlet yurttaşlar topluluğu olarak tanımlanınca, yurttaşın ne olduğu sorusu sorulur. Aristoteles’e göre belli bir ülkede yaşamak bir insanı yurttaş yapmaz. Dava açma ve dava edilebilme hakkı da bir insanı yurttaş yapmaz. Yurttaşlardan oluşan birkaç kuşaktan gelmek de bir insanı yurttaş yapmaz. O hâlde yurttaş kime denir? Yurttaş devlet yönetimine, yargıya katılarak siyasal, yasal ve yönetimle ilgili görevler alan kişidir. Devlet de yurttaşların bir anayasa içinde birleşmeleri demektir. Dolayısıyla yurttaşın tanımı belirli bir anayasal yönetim içinde yönetime katılan insan olmaksa, yönetim biçimine bağlı olarak yurttaşın anlamı da değişecektir. İyi yurttaşın erdemi de yönetmeyi ve yönetilmeyi bilmesidir. “Aristoteles’in yurttaş kavramı modern yurttaş kavramından büyük ölçüde farklıdır; çünkü ona göre yönetim temsili değil, doğrudan yönetimdir” (Ross 2002, s. 287). Başka bir deyişle, yurttaşlar yöneticilerini seçmede söz sahibi olmak dışında devletin yasalarını yapmaya bizzat katkıda bulunurlar.
 
Yunanca Polis Kökünden Gelen Kelimeler:
  • Polis: Devlet
  • Politeia: Anayasa veya Cumhuriyet
  • Politike: Devlet Yönetme Sanatı
  • Politika: Devlete ait işler
  • Politikos: Devlet Adamı
  • Politis: Vatandaş

Nicolla Machiavelli (1469-1527)

Büyük övgülere ve yergilere uğramış, Floransalı siyasetçi ve düşünür olan Machiavelli’ye göre Siyaset, din ve ahlaktan ayrılması gereken bir uğraştır. Bu şekilde siyaseti din ve ahlaktan ayırarak analiz etmek isteyen Machiavelli’ye  göre siyaset “gerçekliktir”. Bu yüzden modern siyaset biliminin kurucusu Machiavelli’dir. En önemli eseri Prens (Hükümdar) olan Machiavveli’ye göre “Amaca varmak için her yol mübahtır”. Makyavelizm olarak da adlandırılan bu kavrama göre amaca ulaşmak için ahlaki kriterler göz ardı edilebilir.

Franz Oppenheimer (1864-1943)

1907 yılında kaleme aldığı Devlet adlı eseriyle Siyaset’in tanımına radikal bir bakış açısı geliştirmiştir. Bu eserde Oppenheimer, hayatını sürdürmek için bir geçim yolu arayan insanın karşısında, başvurmak zorunda olduğu birbirine taban tabana zıt iki yol vardır. Bunlar: Çalışmak ve soymaktır. Biri kimsenin kendi emeğine dayanması, öteki ise zorla el koymaktır. Oppenheimer birinci yola, yani insanın kendi emeğine dayanması ve bu emeğin ürünlerini başkalarınki ile eşit olarak değiştirmesine “ekonomi”, başkalarının ürününe karşılıksız olarak el konulmasına da “siyaset adını vermektedir. Dolayısıyla Oppenheimer’da Siyaset kavramı pejoratif (aşağılayıcı, kötüleyici) bir içeriğe sahiptir.

İbn-i Sina (980-1037)

Felsefe, astronomi, matematik, fizik, kimya, tıp e müzik gibi alanlarda Doğu’yu ve Batı’yı uzun süre peşinden sürüklemiş İslam filozofudur. Siyasetle ilgili görüşlerinde genellikle eski yunan filozoflarından esinlenmiştir.

İbn-i Sina, beşeri otorite tarafından toplumun refahını emniyet altına almak için konulan kanunları zaruri bulmaktadır. Ayrıca, tıpkı Platon’un yapmış olduğu gibi toplumu; yöneticiler, esnaf ve koruyucular olmak üzere 3 kısma ayırır. Yine Platon’a benzer şekilde ilahi sistem (idealar evreni) ve dünyevi sistem (nesneler evreni) ayrımı yaparak siyaset felsefesini şekillendirir. Dolayısıyla devleti dünyevi sistemin bir parçası olarak değerlendirip, yönetenlerin de hem ilahi bilgiye sahip, hem de yönetim işlerine hakim bilgeler tarafından oluşmasını tavsiye eder.
 
Farabi (878-950)

Doğanda yaşayan İslam aleminin en büyük mantıkçı filozoflarındandır. Yunan felsefesinden, Aristoteles'ten etkilendiği için ikinci de Aristoteles'den de Arisir. Platon gibi siyasetin görevinin ideal toplumunu düşünüyorum savunan düşünüre göre, filozofların görevinin devleti rehberlik etmek olmuş dileğiyle yapıyor. Farabi siyaset ile ahlakın ilişkisine dayanarak yöneticinin iyi bir ahlaka sahip olması muhtemel vizyonda politikacı, Farabi'ye göre, aynı zamanda ahlak prototipi orada.

Farabi, Aristo'nun “zoon politikon” deyişini, “hayvanat-ı medeni” diye adlandırılıyor ve toplumun yaşamının olduğu yerde insanın durum gidişatları oradauğuna dikkat çeker. Siyaset ilmini, “mükemmelleşmesi gereken bir beşeriyle ilgili ve alışkanlıkları araştıran” bir ilim olarak tarif eder.

Önemli Eserler:

  • Platon -------------- Devlet (İdeal Devlet)
  • Aristo -------------- Politika
  • Farabi --------------- Faziletli şehir (Medînet-il-fâzıla)
  • İbn-i Sina ------------- Risale fi-İlmü'l-Ahlak
  • Franz Oppenheimer -------- Devlet (Der Staat)
  • Machiavelli -------------------- Hükümdar (Prens-Prens)